uzun zamandır bu kadar akıcı lakin aynı zamanda derin bir kitap okumamıştım. iki gündür elimde ve neredeyse bitmek üzere, dönüp dönüp tekrar okuyorum bazı yerleri o kadar güzel. sevmek ne değildiri gösteriyor adeta.
-spoiler-
ilk bölümde frederick'in bakış açısıyla okuduğumda açıkçası miranda'ya kızıyordum. hatta kitabı okurken birisi konusu ne diye yanıma gelince nasıl bahsettiysem, perceive bu duruma çok özenmiş bir halin var birisi seni de kaçırsın istersen dendi. şaka bir yana kapalı bir yerde de olsa istediği ama her istediğini yapan ve ona asla dokunmayan bir adam söz konusuydu. o bölüm boyunca şu kız şu adamı biraz anlasa dedim. ikinci bölümde ise miranda açısından kapalı bir alanda tutsak olarak yaşamanın ne kadar boğucu olduğunu okuyoruz. her iki açıdan da iyi ele alınmış konu, empati yeteneği kuvvetli bir yazar
john fowles. fakat ikinci bölümde miranda'nın gp takıntısı sinir bozucu. yani gözümde adamdan çok da bir farkı yok, aynı saplantı.
-spoiler-
"insan mutluluğun ve iyiliğin yüzeyini kazırsa, altından bütün çıkacak olan bu karanlıktır.
siyah ve siyah ve yine siyah."